Tıbbi bilgi ve tecrübeleri bütüncül bakış açısını benimseyerek uygulayan hekimin tıbbi yaklaşımına bütüncül tıp denir. Aslında bütüncül yaklaşım, yaşamın her alanının çıkmazlarında bize farklı çözüm yollarını gösterir. Bütüncül tıbbı tanımlamadan önce  bütüncül ya da holistik bakışı tanımlamak daha doğru olacak.

Ayrıntılara boğulup gerçek tabloyu görememek yani bütünü kaçırmak birçok araştırmacıyı yanılgıya düşürür. Ayrıca bütüncül tanımında gizli bir anlam daha vardır ki evrenin büyüsü burada saklıdır.  Evrendeki her parça, kendisini oluşturan küçük parçalarının toplamından daha büyüktür ve her parça bütünün bilgisini ve değerini taşır. Aynı insan vücudunun her organın toplamından, her organın hücrelerinin toplamından, her hücrenin organellerinin toplamından ve organeli oluşturan yapıtaşlarının atomların toplamından fazla olması gibi. Parçayı bütünde anlamlı kılan sadece o bütün içinde var olması değil her parça ile olan iletişimidir. Bütünden o parçanın eksilmesi sadece hacimsel bir değişiklik değil bütünün tamamında muazzam etkiler yaratır.

Parçanın bütüne etkisi bu denli güçlü iken insanın beden, zihin ve ruhsal sorunlarında problemi salt bir organın yetersizliğine, bir reseptörün direncine, otoantikorların varlığına, bakterilerin istilasına ve hormon-mineral eksikliğine bağlayarak tedaviye girişmek yetersiz kalır. Bu sonuçlara kitlenip kök nedenlere inmezsek geçici çözüm ve tedavilere bel bağlarız. sonuçlarda takılır nedenlere inemeyiz.

Basit bir örneklerle anlatılacak olursam, çağımızda en sık görülen obezite sorununa salt bir yağ dokusu birikimi ve estetik problem bakış açısı ve tedavinin bir an önce sorunun asıl kaynağı olduğunu düşündüğümüz yağlardan kurtulmak olduğunu düşünmek bütüncül bakış açısına oldukça ters olur. Bu bakış açısı mantıken doğru olduğunu düşündüğümüz; kalori hesabı yapılan diyetler, yağ alımının kısıtlanması veya cerrahi operasyonlar ile yağların vücuttan hızlıca uzaklaştırılması, yemeyi engelleyecek sindirim sistemi manipülasyonları gibi tedavileri kabul edilebilir kılacak. Ancak obeziteye tıbbi açıdan bütüncül bakacak olursak temeldeki inflamasyonu, oksidatif stresi, kronik toksin birikimlerini, kimyasal bir çok döngüyü, hormonal ritimleri ve bunları yöneten sinir sitemini değerlendirmeden ani tedavi planları çizemeyiz. Hatta bütüncül tıbbın ötesinde gerçek bir bütüncül bakış ile hastanın bulunduğu sosyoekonomik koşulları, kültürel kodlamaları, bilinçaltı çatışmaları, kendisinin sahip olduğu bakış açılarını göz önünde bulundurmadan doğru kararlar alamayız.

Obezite ile verilen bu örneği kronik hastalıkların tümüne uyarlayabiliriz. Hipertansiyon kan basıncının artmasıdır ve tedavisi kan basıncını düşürmektir yaklaşımı bize kısıtlı faydalar sağlar. Kan basıncındaki artışa neden olabilecek tüm kimyasal ve fiziksel etkileri aynı bir detektif gibi sorgulamalıyız ki ilaçlar ile baskıladığımız mekanizmaların arkasında bıraktığı yüklerin, diğer hastalıkları doğurmasına izin vermeyelim.

Bütüncül bakışı açısıyla hastaya yaklaşım, hekimin kendini sadece tıbbı bilgisindeki  değil tüm bilimsel metotlardaki eksiğini fark etmesini sağlayarak  daha çok pencereden bakıp  araştırmasını derinleştirmesini sağlıyor.